REKLAM ALANI
790x90
Örümcek Adam Türkiye’de Doğsaydı Nasıl Olurdu

Örümcek Adam Türkiye’de Doğsaydı Nasıl Olurdu

Süper kahramanlarin ekseriyetle Amerika Birleşik Devletleri’nden çıkmasına alışkınız. Peki bu kahramanlar Türkiye’de ortaya çıksaydı ne olurdu? Ne de olsa Spider-verse’te türlü türlü Peter Parker var. Gelin, bir de Örümcek-Adam Türk olsaydı olabileceklere bir bakalım.

Süper kahraman eserlerinin büyük kısmında ana mevzu Amerika’da geçer. Uzaın derinliklerinden gelen bir kahraman da olsa, antik çağlardan kalma bir tanrı da olsa bütün süper kahramanlar ABD’ye gider. Uzaydan gelen alakasız kötüler bile, 510 milyon kilometrekare yüzölçümü olan gezegende 9 küsür milyon kilometrekarelik ABD’ye, özellikle de New York ve Washington’a musallat olurlar.

Bu yazımızda ise süper kahramanların en popüler örneklerinden biri olan Örümcek-Adam‘a, daha doğrusu Örümcek-Adam Türk olsaydı hikayesinin nasıl değişeceğine bakacağız. Mümkün olduğunca karakterin bilinen hikayesini bozmadan, yerel motiflerle uyarlamaya çalışacağız.

Endüstri meslek lisesi öğrencisi Peker Payker, ailesinin ölümünden sonra Bünyamin amcası ve Maide yengesiyle yaşamaya başlar.

Peker için bunlar zor zamanlardır. Tek çocuk olan Peker, amcasının yanına taşınır. Amcası kendi halinde, mülayim bir adamdır. Peker iyi olsun ister, ona “Büyük başın derdi de büyük olur” gibi öğütler verir.

Bir gün okul gezisi için Kağıthane’ye müzeye giderler.

Böylece İstanbul’un kadim tarihini daha iyi öğrenecek olan Peker, tarih dersindeki proje ödevini de kolayca yapabileceğini düşünmektedir. Üstelik bu geziye, aşık olduğu Meryem Ceren ve en yakın arkadaşı, semtin zenginlerinden beyaz eşyacı ve müteahhit Nayman Özbarın’ın oğlu Hayri Özbarın da gelecektir.

Asırlardır temizlenememiş kağıthane deresinin kenarında gezen, mutasyona uğramış böceklerden biri Peker’i ısırır ve ona doğaüstü güçler kazandırır.

Bir dönem bu dere siyah akmasıyla haberlere bile konu olmuştu, durumunu siz düşünün.
Şimdi ıslah çalışmaları yapılıyor, epey de ilerleme kaydedildi ama dereyi temizlemek kolay değil. Haliyle bir dönem derede yaşayan böceklerin mutant olması normal.

Bu güçlerle kolay yoldan para kazanmak isteyen Peker, şansını sokak dövüşlerinde denemek ister ama Türkiye‘de milyarların döndüğü kaçak dövüşler yoktur.

Türkiye’de kafes dövüşleri yapıp da her gün yüzlerce, binlerce lira almak pek de lise öğrencilerinin yapabileceği bir şey değildir. Zaten bu tür aktiviteler ülkemizde illegaldir, yapılıyorsa bile kimseyi kolay kolay dahil etmeleri pek olası değildir.

İtalyanca, Japonca Dilleri Hızlı mı? Türkçenin Durumu?

İtalyanca, Japonca Dilleri Hızlı mı? Türkçenin Durumu?

Eminiz birçoğunuz yabancı dizi izlerken bu durumu fark etmişsinizdir. İngilizce veya Almanca dillerinin konuşulduğu diziler gayet normal gelirken Japonca ya da Çince gibi diller adeta diziyi hızlandırmışsınız hissiyatı yaratır. Peki gerçekten dillerin hızları birbirinden farklı mıdır?

Dil, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Coğrafya ve kültürün tarih içinde değişimi, gelişimi ve etkileşimiyle zamanla farklı farklı diller ortaya çıkmıştır.

Bazı dillerin birbiriyle benzerlikleri olsa da elbette hepsi içinde birbirinden çok farklı kültürü, geleneği ve mirası barındırır. Sizce dillerin farklılıklarından birinin de konuşma hızları olması mümkün müdür?

Öncelikle, bir dilin hızlı olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?

Dillerin hızını hesaplamak adeta bir araba hızını hesaplamak gibi, değişen tek şey “yol” yerine “hece” koymak. Kafanızı daha fazla karıştırmadan şöyle açıklayalım:

Dil bilimciler, bir dilin ne kadar hızlı olduğunu hesaplamak için ilk önce sözcükleri hecelere bölerler. Daha sonra, bölünen bu hecelerin saniye başına kaç kere kullanıldığına bakarlar. Yani bir saniyede kullanılan hece sayısı o dilin hızını ortaya çıkarır.

Gelelim asıl sorumuza, dillerin hızları birbirinden farklı mıdır?

Evet! Diller saniye başına düşen hece sayısına göre farklılık gösterir. Bazı dillerin saniyedeki hece sayıları diğerlerine göre daha fazladır, yani bu diller daha “hızlı”dır. Örneğin saniyede 9 hecenin üstüne çıkan İtalyanlar en hızlı dil konuşucularındandır.

Bu cevap yeni bir soruyu doğurur. Diğerlerine kıyasla “hızlı” sayılabilecek diller daha kısa sürede daha fazla bilgi iletebilir mi?

Hızlı konuşulan dillerde bilgi iletiminin sayısı değişebilir mi?

Daha basitçe anlatmak gerekirse, aynı konuyu bir İtalyan ve bir Türk anlatırsa birinin daha çabuk anlatması gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

Hayır! Bu konu üzerinde çalışan araştırmacılar, her dil için bilgi iletimini dijital teknolojilerin iletim hızını ölçmek için kullanılan “bit” cinsinden hesapladı.

Diller saniyede 39.15 bitlik bilgi aktarıyor!

Çalışmanın bulgularına göre; yalnızca 643 heceye sahip Japonca hece başına 5 bit, 7 bin hece içeren İngilizce hece başına 7 bitin çok az üzerinde bir bilgi yoğunluğuna sahipti. Diğer yandan Türkçenin hece başına 5.5 bitlik bilgi taşıdığı ortaya çıktı.

Araştırmada yer alan dillerin hızı birbirinden çok farklıydı fakat saniyede aktarılan bilgi hemen hemen aynıydı. Sonuç olarak, dilin hızı ne olursa olsun tüm dillerin ortalama hızı saniyede 39.15 bitlik bir bilgi aktarımına sahip.

Nasıl oluyor da dillerin bilgi kodlamaları farklıyken iletimleri aynı oluyor?

Evrimsel dil bilimci François Pellegrino, dillerin bilgi iletimleriyle ilgili net bir cevaba henüz ulaşılmadığını aktarsa da tahminleri şu şekilde:

 

“Biyolojimizin, beyinlerimizin ne kadar bilgi algılayabileceği veya üretebileceği ile ilgili sınırları olabilir.”

Sinirbilimci De Boer, Pellegrino’nun görüşüne katılmakla birlikte şunları ekliyor:

“Beynimizin sınırları olduğu doğru. Fakat bu sınırları konuşmayı dinlerken bilgiyi işleme hızıyla değil, düşünceleri bir araya getirme hızıyla sınırlanıyor.”

Türk Marşı ile Mozart Arasındaki Bağlantı Nedir

Türk Marşı ile Mozart Arasındaki Bağlantı Nedir

Wolfgang Amadeus Mozart, klasik müziğin atalarından biri olarak bilinir. Küçük yaşlarından itibaren inanılmaz müzik besteleme ve çalma yeteneğiyle öne çıkan Mozart’ın, şaheser niteliğindeki bestelerinin arkasındaki hikaye nedir? Mozart neden ve nasıl Türk Marşını bestelemiştir? Şüpheli ölümünün sebebi nedir?

Klasik müziğin atası olarak adlandırabileceğimiz hepimizin hayatında mutlaka bir kez olsun dinlediği Mozart, tam ismiyle Johann Chryssostom Wolfgang Amadeus Mozart, 27 Ocak, 1756’da, Salzburg, Avusturya’da dünyaya gelip  yine Avusturya’da, başkent Viyana’da ölmüştür.

Mozart’ın müziğe olan ilgisi ve yeteneği çok küçük yaşlarda ortaya çıkmıştır. Duyduğu her müziği hatırlaması ve çalabilmesinden dolayı herkes bu yeteneğinden haberdardı ve onun ileride çok büyük yerlere geleceğini biliyordu.

Mozart’ın hayatına yakından bakalım:

Babası Leopold’da aynı zaman da çok başarılı bir müzik bestekarıydı. Evinde beste yaparken oğlunun müziğe olan yeteneğini keşfedip Mozart daha 3 yaşındayken müziği bırakıp oğluyla ilgilenmeye başladı. Babası, Mozart’a klavye, keman, ve birçok müzik aleti öğmekle kalmayıp çok ağır bir müzik eğitimi vermiştir.

Mozart’ın müziğe olan akıl almaz yeteneği ve müzik kulağı sayesinde birçok besteyi 4 yaşında öğrenip çalmıştır. Daha 5 yaşındayken ilk iki bestesini çıkaran Mozart, ilk konserini de Münih’te 6 yaşında vermiştir. Sonrasında da Mozart, babası ve ablası eşliğinde 12 yaşına kadar Avrupa’nın çeşitli yerlerinde konserler vermiştir.

Mozartın birçok eseri var, işte bunlardan en önemli olanları:

 

  • Senfoni No.40 Sol minör K.550 Molto Allegro
  • Fİgaro’nun Düğünü
  • Piyano Konseri No.21 – Andante
  • ağlamaklı
  • Biraz Gece Müziği Allegro

Peki bestelediği bu parçalar neden çok önemliydi:

Aşağıda gördüğünüz listede Mozart’ın en sevilen ve onun kariyeri adına çok büyük etki yapmış Mozart’ı Mozart yapan en önemli besteleri yer alıyor. Bu besteler yalnızca kendi adına değil, klasik müzik adına da birçok yenilik getirmiştir. Hala klasik müzik ve bu besteler dinlenebiliyorsa bu Mozart’ın inanılmaz besteleri sayesindedir. Birçoğumuz bu şarkıların ismini bilmiyor olsak bile bir yerlerden bu müzikleri biliyoruzdur. Bu da Wolfgang’in şarkılarının, üzerinden yüzyıllarca yıl geçmesine rağmen eskimemesine örnektir.

Senfoni No.40 Sol minör K.550 Molto Allegro

Bu beste Mozart’ın 5 yaşında, klavsen için iki kısa parçayı birleştirip bestelemesiyle ortaya çıktı.Müzik tarihi için çok önemli bir parça olan bu beste Mozart için de aynı önemi taşıyordu, Bu besteyi bir sene sonra 6 yaşında ilk konserinde çaldı.

Figaro’nun Düğünü

Figaro’nun Düğünü, döneminin en önemli opera tiyatrolarından biriydi ve tabii ki çok sevilen bu tiyatro oyununun eşsiz müziğini de bestelemek Wolgang Amadeus Mozart’a kalmıştır.

Piyano Konseri No.21 – Andante


Mozart’ın, 1785 yılında bestelediği bu konçerto, onun en ünlü eserlerinden biri olarak kabul edilir. Çoğu kişi için bu parça huzur, sakinlik, mutluluk gibi unsurları ünlü besteci notalara dökmeyi başarmıştır.

ağlamaklı

İtalyanca ‘’gözyaşı’’ anlamına gelen bu beste 1791 yılında bir sipariş üzerine bestelediği, Requiem yani ‘’cenaze’’ anlamındaki eserin 8. bölümüdür. Çoğumuz bu müziğe internette yaygın olan ‘’penguin meme’’ olarak adlandırılan meme’den aşinayız.

Biraz Gece Müziği Allegro

Türkçesi ‘’Yaylılar için 13 numaralı Sol Majör Serenat’’ olan bu beste 1787 yılında Wolfgang Mozart tarafından bestlenmiştir. Bu parça sadece Mozart için değil, klasik müzik için çok önemli bi parçadır. Ama İsmini hiç bilmeseniz bile daha önce kesin bir yerlerden duymuş olabileceğiniz bu serenat Mozart’ın son serenatıydı.

Mozart hepimizin aklına kazanan Türk Marşı’nı neden, nasıl besteledi?

Avrupalılar, Viyana’yı kuşattığı için Türk insanlarıyla ister istemez yakın ilişkiye girdi. Mozart Mehter Marşını duyup ritminden etkilenmiştir. Mehter Marşı’ndaki ritimlerden esinlenerek ortaya Türk Marşı’nı günümüzde de hala ülkemizin tanıtımlarında kullanılıyor. Herkesin en az bir kere dinlediği o efsane besteyi Wolfgang Amadeus Mozart’ın 1783’te Salzburg’ta bestelediği düşünülüyor.

Hakkında bazı tartışmaların olduğu konu: Mozart neden öldü?

Mozart’ın ölümü hakkında bir çok dedikodu vardır. Mozart 35 yaşında 1791’de Viyana’da hayatını kaybetti. Ölümünden birkaç hafta sonra Mozart’ın zehirlenerek öldürüldüğü Alman gazetelerinde yazmıştı. Hala günümüzde de Mozart’ın ölümünün sebebi doğrulanmamıştır. Fakat Dünyanın çoğu yerinde ünlü bestekarın ölüm sebebi zehirlenme olarak kabul edilir.

Teknoloji

laptop aksesuar

Pin It on Pinterest